22 Ekim 2015 Perşembe

RODOPI ADVENDURUN - 164 km’lik bir macera-dayanıklılık yarışı

16-17 Ekim tarihlerinde Yunanistan'ın Xanthi (İSKEÇE) şehrinde düzenlendi bu yarış.
Yarışın resmi websitesi6
Öncelikle olarak şunu söylemek isterim ki böylesi bir yarışa gitmek sanıldığı kadar çok masraflı değil.
Örneğin kendi yaptığım harcamaları özetleyecek olursam;
Ulusoy firması ile İstanbul-Xanthi otobüs bileti; 20€ git, 20€ gel, toplam 40€
Booking firması üzerinden Hotel Paris isimli tesiste 3 gece konaklama 75€
Europcar üzerinden 3 günlüğüne araç kiralamak 66€
Akaryakıt masrafı 3 günlük (araç benzinliydi, şansınıza dizel denk gelirse daha düşükde olabilir) 25€
Yeme-içme masrafı 3 günlük (çoğu sürede yarışta oluyorsunuz zaten) 34€
Toplam=40+75+66+25+36=240€
Birden çok kişi giderseniz daha ucuza dahi getirme imkanınız var.
Otobüs saat 21:00'de Esenler Otogarından kalkıyor.
saat 01:00 gibi İpsala Sınır kapısına varıyorsunuz.
Sınır geçişi yarım saat civarı sürdü. Fazla vakit almıyor yani.
Saat 05:00 Xanthi'ye geliyorsunuz.
Şehirde otogar olmadığı için bir sokak ortasında otobüs sizi bırakıyor.
Kalacağım oteli yarış yerine yakın bir yerden değilde Xanhti şehrinden yapmam isabetli olmuş,
çünkü yürüyerek 5 dk sonra otele varmıştım.
Booking.com sitesine göre saat 14:00'de giriş yapmam gerekirken "ben erken geldim, beni kabul eder misiniz?" dediğimde hiç tereddütsüz kabul ettiler. Odamın o anda dolu olduğunu ve saat 12:00 boşalacağını, o yüzden o saate kadar boş başka bir odaya yerleştireceklerini özürler dileyerek söylediler. Ve 9 saatlik erken giriş yapmış olmama rağmen çıkış yaparken herhangi bir ilave ücret talep etmediler.
Yarış nedeniyle 2 gece uyuyabileceğim otelde bu erken giriş sayesinde neredeyse 3 gece uyuyabilmiş oldum.
Saat 09:00 gibi araç kiralama firmasından aradılar. Nerede kaldığımı sordular ve aracı otelin önüne kadar getirdiler ve bana teslim ettiler. Hiç zorluk çekmedim, birşeylerle uğraşmak zorunda kalmadım yani.
Yarış sabahı start anından 2 saat önce gidip yarış paketlerinizi alabiliyorsunuz.
Ama ben hem yolu göreyim ve malzemelerimi erkenden alayım diye Perşembe günü paketimi aldım.
Xanthi şehri ovanın bittiği ve dağlık alanın başladığı bir noktada kurulmuş.
Şehir genelde düz ve 70-80mt rakımda kurulu ama şehrin içinde çok hafif dağlara doğru giden bir eğim var.
Sokakların bu eğimini yukarı doğru takip ederek veya yön tabelerına bakarak "Stavroupoli" yolunu kolaylıkla buluyorsunuz.
Stavroupoli yolunda 19km kadar gittikten sonra yolun sağında 3-4 adet levha göreceksiniz.
Burada ana yoldan çıkıp sağa sapmanız gerekiyor.
Bu yoldan giderken birkaç yol sapağı görsenizde sarı yol çizgilerinden ayrılmadan devam edin.
30 km kadar gidince karşınıda 3-4 tane levha göreceksiniz milli park hakkında bilgilendirme yapan.
Bu noktada sarı yol çizgileri yolla birlikte "U" dönüşüne yakın bir dönüşle sola dönüyor ama siz bu noktada sola dönmeyin.
Sarı yol çizgilerini bırakıp dosdoğru karşıya devam edin.
2 km kadar sonra yarış çantası tesliminin yapıldığı ve aynı zamanda start noktası olan yere geleceksiniz.
Burada size yarış çantasını veriyorlar ama yarış tişörtü yerine üzerine isminizin yazılmış olduğu bir ceket vermeleri hoş bir sürpriz oldu.
Türkiye'de 219TL'ye satılan bir ÜRÜN4 ile yarış bedeli olarak verdiğiniz 120€ ücretin yarısından fazlasını oracıkta geri almış oluyorsunuz zaten.

Yarış öncesi yemeği olarak patates salatası ve makarnadan oluşan doyurucu bir yemeğide yarış paketini aldığınız yerde yiyorsunuz.
Bu yemeğin aynısını yarış sonrası yemeği olarak yarışı bitirincede veriyorlar.
Ayrıca birde yarış startı öncesi kahvaltı olarak yemeniz için protein ağırlıklı bir kumanyada veriyorlar.
Yani yarışın içi hariç, yarış dışında organizasyon size 3 öğün yemek sağlamış oluyor.



Yarış organizatörü Christos Katsanos bana o kadar yakın ilgi gösterdi ki; "herhalde beni gerçek kardeşine falan benzetti" diye düşündüm bir an. Sonra baktım ki adam herkesle tek tek ilgilenip tek tek teşekkür ediyordu.
Kendinizi orada bir lütufmuş gibi hissetmenize yol açıyordu.
Asıl sürprizi ise Haziran ayında ayağımı kırdığım için gidemediğim Olympus Mythical Trail koşusunun Organizatörü Lazaros Rigos yaptı.
Oraya koşmaya gelmişti ve benim bu organizasyona katılacağımı öğrenince benim o yarıştaki yarış paketimide bana vermek için yanında getirmiş.
Böylece birde yağmurluğum olmuş oldu.
İnsan karşısında kendisini bu kadar önemseyen organizatörler görünce oldukça iyi hissediyor.

Yarış sabahı erkenden kalkıp yarışın yapılacağı yere doğru yola koyuldum.
Her ne kadar mesafe 50km civarı olsada, son 30km çok virajlı ve küçük bir yol olduğu için en az 1 saat alıyor şehirden oraya ulaşmak.
Yarışa hiçbir protokol davet edilmediği için yani kimse "hazır miting gibi kalabalık buldum, konuşayım bari" demediği için yarış tam saatinde Perşembe 06:00'da başladı.
Her yarışta illaki birşeyler unuturum. Bu yarıştada cep telefonumu otelde unuttum. O yüzden yarış kaydı yapamadım ve hiç fotoğraf çekemedim. Böylesi bir yarışta telefonsuz olmak biraz riskliydi ama bir sorun yaşamadım.
Bu yarışa gelirken şunun farkına varın.
Parkurda her bir km başına 50mt yükseklik kazanımı var. Bu oran İznik Ultrada 20mt, Kapadokya Ultrada 32mt.
Yükseklik profilinde sarı ile gösterilen yerler toprak yolları yeşil ile gösterilen yerler patikaları gösteriyor.
Bu kadar yükseklik kazanımını sağlayabilmek için özellikle patika olan kısımlarda grafikde gösterilemeyen çok çok daha fazla iniş çıkış yapan ve genelinde teknik bir zemine sahip bir rota ile karşılaşacaksınız.
Sabit pace ile gidebileceğiniz düzlük bulmakta oldukça zorlanacaksınız.
Parkur rekorunun 23saat, ortalama bitirme süresinin 35 saat olması parkurun sizi zorlayacağının bir kanıtı zaten.
Bu mesafede 26 adet CP varmış gibi gözüksede sadece 6 adet destek noktasında su ve gıda var. Diğerlerinin çoğunda su dahi olmadan sadece zaman kontrolü yapılıyor.
Ve destek noktalarının arasıda mesafede uzun. 5-6 saat destek noktası göremeden ilerlemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bu yüzden yanınızda beslenme ve su alımını iyi planlanmanız lazım.
Ben her bulduğum derede şişelerimi doldurdum. Ama ben dere suyu içemem derseniz oldukça büyük suluk taşımak zorunda kalabilirsiniz.
Yanımda bolca jel taşıdım ve destek noktalarında en az 10dk durup beslendim.
Yolda enerjisiz kalma riskini alamazdım.



Yarışın başlamasıyla birlikte toprak yolda ilerlemeye başlıyorsunuz.
İlk 6km iniş, sonra 1,2km çıkış ile ilk CP'ye varıyorsunuz. Burası büyük ihtimalle yarışın en rahat yeri.
Bu noktadan sonra patika başlıyor. 1,5km genelde iniş ve 1,5km kadar genelde çıkış ile 10k civarında 2.inci CP'ye varıyorsunuz.
Buradan 16k'daki 3.üncü CP'ye kadar sürekli iniş olan patikayı taze enerjinizle nasıl indiğinizi anlamayacaksınız dahi.
19k'ya kadar rahat bir toprak (çok kısa bir asfalt geçişide var) yol ve sonrasında in-çık patika ile 22k CP'ye varıyorsunuz.
Bu noktadan sonra genelde yokuş giderek 27k'da bulunan ilk destek noktasına (Prasinada) ulaşıyorsunuz.
Ben böylesi bir destek noktası anlayışı görmemiştim daha önce.
İlk noktaya insanlar kalabalık gelir diye koşucular ve görevliler için en az 20 masa vardı ve en az bir düğün savacak kadar çok sandalye vardı. Her destek noktasında ya makarna yada çorba vardı. Bazısında hem çorba hem makarna vardı. Her koşucunun hizmetine yetişecek kadar çok destek personeli vardı. Her destek noktasında gerçek battaniye vardı. Siz oturunca hemen gelip üşüme diye koca battaniye ile sizi sarıyorlar. Tatlısı, tuzlusu, enerji jeli, kolası ile her destek noktası oldukça zengin içerikli tam bir destek noktası kıvamındaydı.
ilk CP ile ikinci CP (Zarkadia) arasında parkurda neredeyse hiç toprak yol yok. Tamamen teknik patikadan oluşan bu kısım yaklaşık 14k uzunluğunda. Zarkadia'ya ulaştığımda kendimi yorgun hissetmiyordum ama teknik patikaya alışık olmadığım ve bu yüzden hız yapamadığım için 14k mesafeyi 3 saate yakın sürede ancak alabilmiştim.
Zarkadia aşağı yukarı bir maraton mesafesi (41k) ve aynı zamanda rotanın tam ilk çeyreği oluyor.
ilk çeyrek nispeten kolay geçiyor, çünkü 1660mt çıkış yaparken 2640mt iniş yapıyorsunuz.
Bu noktanın bir diğer özelliğide bu noktadan sonra 82k mesafelik bir rotayı ormanlık alanda tamamlayıp buraya geri gelecek olmanız.
Yani son 41k olarak bu noktaya kadar geldiğiniz yolu geri döneceksiniz.
Buradan üçüncü CP olan Krousovo'ya (69k) kadar çok az toprak yollu, bol teknik patikalı bir rota ile ilerledik.
Teknik patikaları çok fazla beceremeyince bir tank olmaya karar verdim.
Yani yokuşlarda, inişlerde ve düzde mümkün olduğunca sabit bir hızla giderek, hıza fazla yüklenmeden dayanıklılık üzerine oynamaya karar vermiştim.
22k kontrol noktasında 110.uncu sıradaydım.
56k kontrol noktasında 114.üncü sıraya geriledim. Yani aslında kararlı gidiyordum.
Bu kararlılığın faydasını gördüm.
Rota üzerinde pek kimseyi geçemediğim halde 69k Krousovo'dan 100.üncü olarak çıkmıştım.
Çünkü artık fazla zorlayanlardan yarış dışı kalmaya başlayanlar olmuştu.
92k destek noktasından 90.ıncı olarak çıkıp 123k'da Zarkadia'ya gelip geri dönüş yolunun başına geldiğimde 80.inci sıraya yükselmiştim. Yarış sonuna kadarda 80.inci konumumu korudum.
2.inci ve aynı zamanda 5.inci kontrol noktası olan Zarkadia'a olan kısımda ben parkurdan zevk almıştım.
Yarışın son çeyreğine girdiğim bu noktadan sonra Shin Splints ağrılarımın başlamış olması, 123k'lık yorgunluk ve buraya gelirken çoğunlukla iniş olan rotanın artık çoğunlukla çıkış haline gelmesi ile artık parkur benden zevk almaya başlamıştı :smiley:
Zarkadia'dan son kontrol noktası olan Prasineda'ya kadar olan kısmı gelirken 3 saatte almış ve bu süreyi çok fazla bulmuştum.
Ama şimdi bu 14k mesafeyi 4saat40dk da ancak alarak son destek noktasına gelebilmiştim.
Son destek noktasından 148k CP'ye kadar toprak yol, patika karışımı kısmı nispeten rahat geliyorsunuz.
Ama 148k CP'den 154k CP'ye kadar olan kesintisiz 6k'lık patika çıkışı o yorgunlukla fazlasıyla sinir bozucuydu ve hiç bitmeyecek gibi gelmişti ve 2 saat zaman almıştı.
154k'dan 157k CP'ye kadar olan kısım nispeten daha az yorucuydu. Ama döne döne patika çıkmak fizikselden daha çok ruhsal olarak yıprattığı için 156k-157k arasındaki döne döne yükselen patikaları yanımdaki Rus arkadaşımla birlikte artık dönmekten sıkıldığımız için eğimi fazlasıyla arttırdığına bakmadan diklemesine yukarıya doğru tırmanarak almaya başlamıştık. Bodoslama yukarıya tırmanmak daha yorucu olsada daha çok yol aldığımız hissi yarattığı için rahatlatıcı olmuştu.
157k'daki son kontrol noktasının anlamı büyüktü. Her ne kadar buradan sonraki 7k mesafenin son 6k'sı çıkış olsa dahi artık patika bitmişti ve toprak yoldaydık.
Baton olarak kulladığım sopamı atıp acılarımın tadını çıkardım son 1saat20dk içinde.
Son destek noktasından bitiş noktasına kadar olan 27k mesafeyi şiddetlenen shin splintslerim sayesinde 7 saatte ancak alarak yarışı 37:11:10 süreyle ancak bitirebildim.
Bu yarışın 2 hafta öncesinde Gelibolu Maratonunda gıdasız maraton koşma deneyi gibi aptalca birşey yaparak shin splints ağrıları edinmeseydim daha iyi bir derecem olabilirdi.
Parkurda çarşak zemin yok. Bu yüzden gaiter ihtiyacınız olmuyor. Ama patikaların büyük çoğunluğu ya ağaç köklerinin açıkta olduğu yada taş zeminli teknik patikalardan oluşuyor. Teknik patika inişlerinde büyük tecrübe eksikliğim olduğunu farkettim. Bir şekilde bunu gidermem lazım.
164k bir yarışta yeni birşey dener misiniz? Yeni bir gıda mesela? :smiley:
Ben denedim. Daha önce hiç tadına bakmadığım halde bu yarışa "Multipower Multicarbo Gel" getirdim.
Şansıma tadını sevdim ve bana sorun çıkarmadı. Portakal aromalı ve birazda tuzlu tadı hoşuma gitti. Diğer jeller gibi ağır bir şeker tadı yok. Çok az suyla dahi alabiliyorsunuz. Ama hemen etki göstermesini istiyorsanız en az 3 yudum su içmenizi öneririm.
Bu yarışta kendimin jel tüketme rekorunu kırdım.
69k CP'ye kadar saat başı bir jel alıyordum. Buradan 137k CP'ye kadar 45 dk'da bir jel alıyordum. Bazı yerlerde çok sert çıkışlardan geçip fazla hırpalanmışsam duble yapıyordum.
137k CP'den sonra 30dk'da bir almaya başladım. Sonlara doğru ise her enerjiye ihtiyacım olduğunu hissettiğimde aldım.
Yarış sonu hesap ettiğimde 6 adet destek noktasının hepsinde beslendiğim halde yarış boyunca tam 45 adet jel tüketmişim.
Şimdi düşünüyorum da; daha azıyla yetinemezdim. Çünkü kamyon gibi çok yakıt tüketen bir kasam var :smiley:
Dipnot: Yunanistan'a nakit € ile gidiniz. Orada döviz bürosu yok, bankalarda TL'yi € yapma imkanı yok.
Süpermarket veya lüks mal satan birkaç dükkan haricinde pos cihazı olan işletme yok, çünkü Yunanistan'da kredi kartı kullanımı yok denecek kadar az. O yüzden kredi kartınıza güvenmeyin.
Umarım faydalı bir inceleme yazısı olmuştur.
teşekkür ederim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder